20. yüzyilin en önemli siyaset felsefecilerinden kabul edilen John Rawls, Bir Adalet Teorisi ve Siyasal Liberalizm kitaplariyla, tükendigi söylenen siyaset ve ahlak felsefesine yeni bir soluk getirmis, fikirleri üzerine yapilan sayisiz elestiri, yorum ve cözümleme ile adalet tartismalarinda kendisine atif yapmadan gecilemeyen bir isim haline gelmistir.
Hakkaniyet Olarak Adalet, Rawlsun Harvard Üniversitesinde siyaset felsefesi üzerine verdigi dersin notlarina dayanmaktadir. Rawls burada daha önce herhangi bir yazisinda temas etmedigi meseleleri ele almakta ve önceki iki kitabindaki fikirleri bir bakima ic ice gecmis bir sekilde yeniden aciklamaktadir. Nitekim hakkaniyet olarak adalet anlayisini en iyi sekilde hayata gecirecek bir rejim olarak mülk sahibi olunabilen demokrasi fikrini gelistirmekte, bu demokrasi anlayisi ile sekillendirilen kurumlarin servet ve sermaye sahipligini paylastiracagini, dolayisiyla ekonominin ve siyasal yasamin belli bir azinligin kontrolü altina girmesinin engellenecegini ileri sürmektedir. Böylece Rawls bir yandan farkli dünya görüslerine sahip insanlarin oldugu cogulcu bir toplumda adil bir yönetimin nasil olacagi meselesine cözüm aramaya devam ederken bir yandan da insan onuruna yakisir bir yasam icin gelir dagilimindaki esitsizliklerin nasil giderilecegi sorusuna daha iyi bir cevap vermeye calismaktadir.