1950 yilinda Pulitzer Ödülüne deger görülen sair Gwendolyn Brooksun tek romani Maud Martha, Amerikan edebiyatinin mücevherleri arasinda yerini almistir. Siirsel dili dogrusal olmayan anlatiyla birlestiren deneysel üslubuyla dikkat ceken yapitta, siyah bir kadinin 1920lerden 1940lara uzanan olgunlasma süreci, gündelik hayattan fragmanlarla aktarilir. Brooksun irk, sinif ve toplumsal cinsiyet meselelerine agirlik verdigi romaninin ana karakteri Maud Martha, yalnizca beyazlarin degil, kendisinden daha acik tenli siyahlarin önyargilariyla da mücadele etmek zorunda kalir. Siyahlar arasindaki ten rengi hiyerarsisi Brooksun kendi deneyimini yansitir. Irkcilik, yoksulluk, savas ve evliliginin yarattigi hayal kirikligi gibi agir sorunlar arasinda hayatta yolunu bulmaya calisan Maud Martha, mutsuzluga gömülmek yerine yasadigi kücük mutlu anlarin tadini cikarir. Zira bir ömürden kusursuz bir trajedi cikarmak o kadar da kolay degildir; yasanan her sey daha ziyade komedi unsuru barindirir. 1953 tarihli Maud Martha, bilgelikle, vakarla, mizahla ve neseyle bütün mücadelelerden güclü cikan siyah bir kadinin siradan yasaminin sira disi hikayesidir.